5. BölümÇeşitli Konulara Ait Vecizeleri * Tamaha yapışan kendini alçaltır. Zarara düştüğünü açıklayan alçalmaya razı olur. Dilini kendisine buyruk sâhibi eden, diline geleni söyleyen, kendisine zarar verir. * Nekeslik ayıptır; korkaklık noksan. Yoksulluk, delil getirmede aklı dilsiz eder; yokluğa düşen, şehirde garip olur gider. Âciz kalmak âfettir; sabır yiğitlik. Çekinmek zenginliktir; sakınmak kalkan. * Allah'a razı olmak ne güzel eş dosttur; bilgisiyle büyük bir miras. Edeplere riâyet, boyuna yenilenen elbisedir, düşünceyse saf bir ayna. * Uzaklaşmak ayıpları örter. Yaptığı işi beğenen kişiyi kınayan çok olur. * İnsanlarla öyle geçinin ki öldünüz mü ağlasınlar size; sağ kaldınız mı sevgiyle çağrışsınlar sizin için. * İnsanların en âcizi, insanlardan kardeş edinemeyenidir; ondan daha âcziyse kardeş edindikten sonra onu yitirenidir. * En yakını yitiren, en uzağı da yardımcı olarak bulamaz. * Dileğine uyup koşan, eceline kavuşur. * Korku ümitsizliğe eş olmuştur; utanç mahrûmiyete. Fırsat bulut gibi geçip gider; hayırlı fırsatları elde etmeye çalışın. * Ettiği iş ağır olan kişinin soyu boyu da onunla tezce yürüyemez. * Büyük günahların kefâreti, zulme düşenlere yardım etmek, acze düşenleri ferahlandırmaktır. * Zâhitliğin en üstünü, zâhitliği gizlemektir. * Hayrı yapan, hayırdan da hayırlıdır; şer işleyense şerden de kötüdür. * Cömert ol, nekeslikte ileri gitme; saygılı ve sıralı ver, ihsan ederken, vermemişe de dönme. * Zenginliğin en yücesi dilekleri terk etmektir. * Halka istemediği, hoşlanmadığı şeyleri söyleyen kişi hakkında halk da, bilmediği şeyleri söyler. * Kimin dileği uzar giderse kötü işleri de çoğalır gider. * Seni gama, gussaya sokan kötülük, Allah katında sana benlik veren iyilikten daha hayırlıdır. * İnsanın değeri, himmetincedir; gerçekliği, adamlığıncadır, erliği, yaptığı kötülükten utancı kadardır; temizliği ve nâmusu da kıskançlığı derecesindedir. * Üst olmak, ihtiyâta riâyetle olur. İhtiyata riâyet, düşü-nüp taşınmakla mümkündür, düşünüp taşınmak da sırları gizlemekle olur. * Yüce kişinin aç kalınca, aşağılık kişinin, karnı doyunca saldırısından korkun. * İnsanların gönülleri ürkektir; kim onları elde ederse ona alışırlar. * Devlet sana yâr oldukça ayıbın gizli kalır. * İnsanların en fazla bağışlaması gerekeni, cezâ vermeye en fazla gücü yetenidir. * Cömertlik, istemeden vermektir. İstendikten sonra vermekse utançtandır ve kötüdür. * Sabır ikidir: İstemediğin, hoşlanmadığın şeye sabretmek; sevdiğin, dilediğin şeye sabretmek. * Zenginlik gurbette yurttur; yoksulluk yurtta gurbet. * Zanaat tükenmez maldır. * Mal, isteklerin temelidir. * Seni çekindiren kişi, sana müjde verene benzer, ona eşittir. * Dil yırtıcıdır; yuları bırakıldı mı salar, parçalar. * Dostları yitirmek, gurbete düşmektir. * İhtiyacı olan şeyi elde edememek, ehli olmayandan istemekten ehvendir. * Kim bir işte halka, öncü olursa, başkasını terbiyeye kalkmadan kendisini terbiye etmeli; bu terbiye de diliyle öğüt vermeden önce huyuyla öğüt vermek sûretiyle olmalı. Nefsine muallim olup kendini terbiye eden kişi, insanlara muallimlik edip onları terbiye edenden daha fazla ululanmaya değer. * Her sayılı şey biter; her beklenen gelip çatar. * İhtiyarın reyini, gencin yiğitliğinden çok severdim. * Tövbe etmek elindeyken ümidini kesene şaşarım. * İnsanda bir et parçası vardır ki bedenine bir damarla bağlanmıştır. Bu da kalptir ve pek şaşılacak bir uzuvdur bu. Onun hikmete ait şeyleri ve bunlara aykırı zıt şeyleri vardır. Ümide kapıldı mı tamah alçaltır onu. Tamah onu heyecana düşürdü mü hırs helâk eder onu. Ümitsizlik ona sâhip oldu mu keder öldürür onu. Kızgınlık onu kavradı mı öfke de kavrar onu. Hoşnût oldu mu korunmayı unutur gider. Korkuya kapılınca korunmaya başlar. Esenleştiğini sanınca gaflete düşer. Bir musibete uğradı mı kararsız bir hâle gelir. Bir mal buldu mu zenginlik azdırır onu. Yoksulluk onu ısırdı mı belâ kavrar onu. Açlığa düşünce zayıflık çökertir; fazla doyunca da mîde dolgunluğu rahatsızlığa uğratır onu. Her hususta geri kalış zarar verir ona; her işte ileri gidiş bozguna düşürür onu. * Noksan sıfatlardan münezzeh Allah'ın emri, rüşvet almayan, aşağılanmayın, tamah yoluna gitmeyen kişiyle doğrulur, yerine gelir. * İki iş arasında ne kadar da uzaklık var; İş var, tadı gider, vebâli kalır; iş var, zahmeti geçer, sevâbı kalır. * Dost, kardeşini üç halde korumadıkça tam dost olamaz; Düşkünlüğünde, kendisi bulunmadığı vakit, ölümün-den sonra. Dört şey verilene dört şey harâm olmaz: Duâya koyulan icâbetten, tövbeye başarı ihsan edilen kabûlden, istiğfara yöneltilen bağışlanmaktan, şükretmeye fırsat ilhâm edilen, nimetin ziyâde olmasından mahrûm kalmaz. Bunu da Allah'ın Kitabı gerçeklemektedir. Yüce ve Ulu Allah buyurur ki "Dua edin, icâbet edeyim size." 40, Mü'min, 60) "Kötülük eden, yahut nefsine zulümde bulunan, sonra istiğfar ederse Allah'a, Allah'ı suçları örtücü ve inananlara acıyıcı olarak bulur." 4, Nisâ, 110) Şükür hakkında da "Şükrederseniz nimeti çoğaltarım size" buyurmuştur. (14, İbrâhim, 7) Tövbe hakkında da "Tövbe, ancak bilgisizlikle kötülük edip sonra hemen tövbe edenlerden kabûl edilir. Onlardır Allah'ın, tövbelerini kabûl ettiği kişiler ve Allah herşeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir" buyurmuştur. (4, Nisâ, 17). * Dert ve gam ihtiyarlığın yarısıdır. * İnsan, dilinin altında gizlidir. * Kadrini bilmeyen kişi helâk olur gider. (Birisi, kendisine öğüt vermesini isteyince buyurdular ki:) * Amelsiz âhireti dileyenlerden, olmayacak ümitler besleyip tövbe etmeyi isteyenlerden olma. Hani kişi vardır, dünyâda zâhitlerin sözlerini söyler, dünyâya rağbet edenlerin işlerini işler. Dünyânın malından mülkünden verilse doymaz; verilmese kanmaz. Verilenin şükründen âciz olur; verilmeyenin fazlasını ister durur. Halkı kötülükten men eder, fakat kendisi kötülükten kaçınmaz; emreder, kendisi emre uymaz. Temiz kişileri sever, işlediklerini işlemez. Suçluları sevmez, oysa ki onlardan biridir o. Günahlarının çokluğundan ölümden çekinir, ürker; ölümden kendisini ürküten şeyi yapmakta ısrar eder. Hastalanırsa nedâmete düşer; iyileşirse nedâmeti unutur gider. Âfiyet buldu, nimet elde etti mi mağrur olur; belâya uğradı mı ümidini keser, perişanlığa sataşır. Belâya düşerse âciz olur, duâya koyulur; ferahlığa erişirse kendine güvenir, aczini unutur, zannına uyar, aldanır; gerçek bildiğine kanmaz, kalakalır. Kendi suçundan az suç işleyenin âkıbetinden korkar; kendisineyse yaptığı iyilikten fazlasını ister umar. Kimseye ihtiyacı olmazsa böbürlenir, fitnelere kapılır; ihtiyaca düşünce ümit keser, yayılır. Kulluk ederse gevşek davranır; isteğe, özleme kapılırsa isyânı öne alır, peşinden gider; tövbeyi geriye atar; bir mihnete uğrasa da din hükümlerinden dışarı çıkar. Başkalarına ibretler gösterir; örnekler getirir, kendisi ibret almaz. Öğüt verir de verir, kendisi öğüt tutmaz. Sözle kılavuzluk eder, ameldeyse herkesten geri kalır. Geçici nimeti elde etmekte ileridir; kalacak nimetleri elde etmekte geri. Suçu, isyânı ganimet sayar, ganimeti ziyân sanır. Ölümden korkar, ama fırsatı yitirir gider. Başkasının az suçunu kendi yaptığı suça nispetle çok görür; başkalarının az gördüğü kulluğu kendi kulluğuna nispetle az bulur. İnsanları kınar durur, kendisineyse dalkavuklukta bulunur. Zenginlerle oyuna dalmak, onca yoksullarla Allah'ı anmaktan daha sevimlidir. Kendisince başkaları aleyhine hükmeder; başkalarının iyiliğine bakıp kendi kötülüğünü görerek kendisini mahkûm etmez. Başkalarını doğru yola sevk etmeye uğraşır; nefsiniyse azgınlığa atmaya savaşır. Ona itâat edilir; oysa isyân eder. Ona vefâ gösterilir; o vefâ etmez. Allah için Allah yolunda korkmaz da halktan korkar, çekinir; fakat hakla muâmelede Allah'tan korkmaz, korku nedir, aklına bile gelmez.[1] * Herkes için tatlı, acı bir son vardır. * Her gelip çatan dönüp gider; her dönüp giden gelmemişe, olmamışa döner. * Zaman uzasa, sonu gecikse bile sabreden, mutlaka zafer ulaşır. * Bir toplumun yaptığına razı olan, onlardan sayılır. Onlardan sayılan her kişinin de iki suçu vardır: O işi işlemek suçu, o işe razı olmak suçu. * Birbirine aykırı olarak çağrılan iki yolun biri, mutlaka sapıklık yoludur. * Her zulme başlayan, yarın pişman olur, elini ısırır, kemirir. * Töhmetlenecek yere varan kişi, hakkında kötü zanna düşeni kınamasın. * Yoksulluk en büyük ölümdür. * Kendini beğenmek ilerlemeye engel olur. * Gözleri görene sabah ışımıştır. * Büyüklük, ululuk, gönül genişliğiyle, tahammülle mümkündür. * Kötülükte bulunanları iyilik edene mükâfat vererek payla, yola getir. * Kötülüğü, şerri kendi gönlünden çıkarmak suretiyle, başkalarının gönüllerinden sök çıkar. * Tamah ebedi köleliktir. * İleri gidişin meyvesi nedâmettir. İhtiyatın meyvesi selâmet. * Hikmetle hüküm vermek hususunda susmakta hayır olmadığı gibi bilgisizlikle söz söylemekte de hayır yoktur. * Ey âdemoğlu, ihtiyacından fazla kazandığın şeyi başkası için biriktirmedesin. * Cömertlik, şerefleri koruyan bir sıfattır; hilim, kötü kişilerin ağızlarını bağlar; bağışlamak, üstün olmanın zekâttır; hıyânet eden dosttan ayrılış, teselli bulmaktır; danışmak, doğru yola gitmektir. Kendi aklıyla iş gören, kendini tehlikeye atar; sabır, düşmanları oklara hedef eder; sızlanmak, zamâne cefâlarına yardımcı olur. Zenginliğin en üstünü dileği terk etmektir. Nice akıl vardır, hevâ ve hevesin buyruğuna uyar, esir olur. Güzel tecrübe, başarıdandır; dostluk, insana fayda veren yakınlıktır; usanıp daralan kişiye emniyet etmemek gerektir. * Kim hayâ libâsına bürünürse halk, onun ayıplarını görmez. * Soruya verilen cevap çoğalınca doğru gizli kalır. * Senin hakkında iyi zanda bulunanın zannını gerçekleştir. * Ey âdemoğlu, kendi nefsinin vasîsi ol da malında, senden sonra ne yapmalarını istiyorsan sen yap. (Kümeyl b. Ziyâd'a buyurdular ki:) * Ey Kümeyl adamlarına, akşam çağına dek iyi huy kazanmalarını buyur; uyuyanın hâcetlerini gidermekle akşam etsinler. Çünkü andolsun bütün sesleri duyana, hiç bir kişi yoktur ki bir gönlü sevindirsin de Allah o sevinç yüzünden ona bir lütufta bulunmasın. Suyun biriktiği havuzda yabancı dereler nasıl sürülür, kovulursa o lütuf da sâhibine bir belâ gelip çattı mı, o belâyı kovar, giderir. * Hâin kişilere vefâda bulunmak, Allah'a hıyânette bulunmaktır; hâinlere gadretmekse, Allah'a vefâ etmek demektir. * Dostunu ihtiyatla sev, olabilir ki birgün sana düşman olur: Düşmanınla da ihtiyata riâyet ederek düşmanlıkta bulun, olabilir ki birgün sana dost kesilir. (Doğu ile batı arasındaki yol ne kadardır diye sorulunca buyurdular ki:) * Güneş için bir günlük yol. * Dostların üçtür, düşmanların da üç. Dostların, dostundur, dostunun dostudur, düşmanının düşmanı. Düşmanların da düşmanındır, dostunun düşmanı, düşmanının dostu. * Kıskanç olan, gayret sâhibi bulunan, kesin olarak zinâ etmez. * Babaların dostluğu, oğulların yakınlığını meydana getirir. Dostluk yakınlığa muhtaçtır, onunla tamamlanır; fakat yakınlık dostluğa, sevgiye daha ziyade muhtaçtır; yakınlık sevgiyle olur. * Taşı nereden geldiyse oraya atın; çünkü şerri ancak şer giderir. (Kâtibi Ubeydullah b. Ebi-Râifi'e buyurdular ki:) * Kalemini düzelt, ucunu keskin kes, satırların arasını aç, harfleri birbirine yakın yaz; bu, yazının güzelliğini sağlar. (Oğulları Muhammed b. il-Hanefiyye'ye buyurdular ki:) * Oğulcuğum, yoksul düşmenden korkarın; yoksulluktan Allah'a sığın; çünkü yoksulluk dini noksanlaştırır, aklı şaşırtır, dostluğu giderir. * Günaha alt olarak üstünlük bulan üstünlük elde etmemiştir; şerle üst olan alt olmuştur. * Her kişinin malında iki ortak vardır: Mirasçı, olaylar. * Zâlime gelip çatan adalet günü, mazlûmun uğradığı cevir ve cefâ mihnetinden çetindir. * Bir kişiyi lâyığından fazla övmek riyâdır, dalkavukluktur; lâyığından az övmekse ya dilsizlikten ileri gelir, ya hasetten. * Suçların en çetini, sâhibine ehven ve ehemmiyetsiz görünenidir. * Kendi ayıbını gören, başkalarının ayıbıyla oyalanamaz; isyan kılıcını kınından sıyırın, onunla öldürülür. Kim bütün gücüyle bir işe sarılırsa helâk olur gider. Kim, kendisini zarar ve tehlike denizine atarsa garkolur, batar. Kötü bellenen şeylere sarılan kötülükle kınanır. Kimin sözü çoğalırsa yanlışı da çoğalır. Kim fazla yanılırsa utancı azalır, utancı azalanın çekinmesi de azalır; çekinmesi azalanın gönlü ölür, gönlü ölen kişi ateşe girer. Kim halkın, ayıplarını görür, onları kınar, fakat kendisi de o işleri yaparsa ahmağın ta kendisidir. Kanaat tükenmez maldır. Ölümü fazla anan, dünyânın az nimetine de razı olur. Sözünü, amelinden bilen kişinin sözü azalır; o, ancak gereken sözü söyler. * Zâlim kişinin üç alâmeti vardır: Günaha dalıp kendisinden üstün olana zulmeder; kendinden alt olana, kendisi üst olduğu için zulmeder; zulmeden bölüğe yardımcı olur, zulmeder. * Şiddet son dereceyi buldu mu ferahlık gelir çatar . Belâ halkaları tam daraldı mı, genişlik yüz gösterir. * Ayıbın en büyüğü, ona benzer bir ayıp sende de varken başkasını ayıplamandır. * Düşünce sâf bir aynadır. İbret almak korkutan bir öğütçü, başkasında görüp de hoşlanmadığın şeyden çekinmense edep olarak yeter sana. * Gerçekten de hak ağırdır, fakat tatlıdır; batılsa hafiftir, fakat insanı helâk eder. * Söz, söylemezsen senin hükmüne tâbîdir; ama söylemeye başladın mı sen ona mahkûm olursun. Paranı pulunu nasıl gizliyorsan sözünü de gizle; nice söz vardır ki nimeti giderir, zahmeti, mihneti getirir. * Bilin ki yoksulluk, belâlardan bir belâdır; yoksulluktan da çetini beden rahatsızlığıdır; ondan çetin olansa gönül rahatsızlığıdır. Bilin ki mal genişliği nimetlerdendir; fakat mal genişliğinden daha üstün olan şey beden sihhatidir; beden sihhatinden daha üstün olansa gönül huzûrudur. * Konuşun da tanışın, çünkü insan, dilinin altında gizlidir. * Nice söz vardır ki saldırıştan daha da tesirlidir. * Gerçekle savaşan elbette altolur gider. * Yumuşaklıkla hareket etmek, insana soy boydur. * Hayır işleyin, hayrı azımsamayın, küçümsemeyin; çünkü onun küçüğü de büyüktür; azı da çoktur. İçinizden biri, başkası bu hayrı işlemeye benden daha lâyık demesin; çünkü andolsun Allah'a, sonra o da sizin için böyle der. Hayır işleyecek kişi de vardır, şer işleyecek kişi de. Siz bu ikisini terk ettiniz mi, işleyecek, işler o işi. * Gizli işlerini, özünü temizleyen, ıslâh eden kişinin dışını da temizler Allah ıslâh eder onu; dîni için iş işleyenin dünyâ işlerini de düzene kor Allah. Allah'la arasını düzelten kişinin Allah, insanlarla da arasını düzeltir. * Hilim insanı örten bir örtüdür; akılsa keskin bir kılıç. Huylarından kötü olanlarını hilminle ört. Hevâ ve hevesini de aklınla öldür. * Emir sahibi olmak, insanların özlerinin sınanmasıdır. * İçinde bulunduğun şehirden daha lâyık şehir yoktur sana. Şehirlerin hayırlısı, içinde geçimini sağlayabildiğin şehirdir. * Bir insanda güzel bir huy varsa, bekleyin o huya benzer başka güzel huylarını da. * Hilim ve düşünceyle hareket etmek, acele etmeden iş başarmak, ikiz çocuklardır; bunlar yüce himmetten doğarlar.
Gurer'ul-Hikem'den * Tecrübe sâhibi kişi, hekimden daha bilgindir. Garip, dostu olmayandır. * Kadınların kötülerinden çekinin; hayırlılarından sıkının. * Nice zengin vardır ki yoksuldan da yoksuldur; nice büyük kişi vardır ki her aşağılık kişiden de aşağıdır; nice yoksul da vardır ki bütün zenginlerden daha zengindir. * Müminin şükrü amelinde görünür. Münâfıkın şükrüyse dilindedir ancak. * İki şey vardır ki yitirmeden kadri bilinmez: Gençlik ve âfiyet. * Batıla yardım eden, hakka zulmeder. * Büyük kişilerin zaferi bağışlamaktır, ihsanda bulunmaktır. Aşağılık kişilerin zaferiyse ululanmaktır, azgınlık etmektir. * Nefsine hâkim olman, en üstün güç, kudrettir. Ona buyruk yürütmen en hayırlı emârettir. * Şehvetle kul olan parayla alınmış köleden de aşağılıktır. * Utancın üstünü, insanın kendinden utanmasıdır. * Nice kan vardır ki onu dil döker. * Nefsine zulmeden, başkasına karşı nasıl adaletle muâmele edebilir? * Mazlûma yardımcı ol, zâlime düşman kesil. * İyiliği emret, kötülükten nehyet. Senden kesileni dolaş, sana vermeyene ver. * Yüce kişiden ona ihânette bulunduğun zaman çekin; aşağılık kişiden de ona ihsanda bulunduğun zaman; ihsan sahibindense onu daralttığın zaman sakın. * Soylar boylar, babaların, anaların mensûp oldukları soyla boyla değil, övülecek üstünlüklerledir. * Gözle görmek bir şeyi duymaya benzemez. * Yaptığın ayıbı öven, sana dalkavukluk eden, bulunmadığın yerde seni ayıplar, kınar. * Allah'ın nimetlerini düşünene Allah başarı verir; Allah'ın zâtı hakkında düşünense zındık olur. * İnsanda dil olmasa, insan söz söylemese, sûrete bürünmüş bir varlıktan, yahut başı boş bırakılmış otlayan bir hayvandan başka ne olabilir ki? * Birinin aleyhinde söylenen sözü dinleyen, o sözü söyleyen gibidir. * Şerden çekinen kişi, hayır yapana benzer; suçtan sakınan kişi, iyilikte bulunana döner. * Babaların dostluğu oğulları arasında soy sop birliği demektir. * Sözün dikildiği yer, gönüldür; ısmarlandığı yer düşüncedir, onu kuvvetlendiren akıldır, meydana çıkaran dildir; bedeni harflerdir, canıysa anlamı; süsü, düzenli söylenmesidir; düzgünlüğüyse doğru oluşu. * Can gözü kör olunca gözle görüşün faydası yoktur. * Allah'ın sana verdiği nimetleri yitirme; onun verdiği nimetleri eseri, sende görülmelidir. * Suçluyu meyûs etme; nice suç işleyen vardır ki sonu bağışlanmakla biter. Nice kulluk eden vardır ki sonunda kulluğu bozulur, ömrünün sonunda cehenneme gider.
[1] - Seyyid Radıyy, Allah ondan razı olsun, der ki: Bu kitapta yalnız bu sözler olsaydı tam faydalı öğüt, tam yerinde hikmet, can gözü açık olana basîret, okuyup düşünene ibret olarak yeterdi.
|